Türkiye’de Konutların ve İş Yerlerinin Büyük Bölümü Sigortasız

Sayfa İçeriği

Deprem, heyelan, yangın, çığ, hortum, kaya düşmesi ve sel gibi büyük can ve mal kayıplarına neden olan doğal afetlere karşı, Türkiye’deki konut ve iş yerlerinin yüzde 74’ünün sigortasız olması önemli riskleri beraberinde getiriyor. Türkiye’nin sigortacılık alanında Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Teşkilatı (OECD) üyesi 38 ülke arasında son sırada yer aldığına da dikkat çeken sektör temsilcileri, özel konut ve iş yerleri için düzenlenen sigorta poliçelerinin Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) çatısı altındaki Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) gibi mecburi hâle getirilmesini talep ediyor.

İklim Krizinin Etkiler Daha Fazla Hissediliyor

İklim krizinin sıcaklık artışı, kuraklık ve su kıtlığı, orman yangınları, tarımda verim kaybı, biyoçeşitlilik azalması, deniz seviyesinin yükselmesi ve aşırı meteorolojik olaylar (fırtına, sel, sıcak dalgası) gibi olumsuz etkileri, dünya genelinde her geçen gün daha fazla hissediliyor. Ülkelerde alınan tüm tedbirlere rağmen, kentlere kadar ulaşan orman yangınlarından su baskınlarına, doludan tsunamilere ve hortumlara kadar birçok afet, ciddi can ve mal kayıplarına yol açıyor.

Bireysel ve Kurumsal Önlemler Yeterli Değil

Türkiye’de de depremlerin yanı sıra özellikle yaz aylarında artış gösteren orman yangınları binlerce hektarlık alanı küle çeviriyor. Orman zenginliğini ve içindeki canlıları yok eden alevler; tarım arazilerinden konutlara, iş yerlerinden sanayi bölgelerine kadar tüm yaşam alanlarını tehdit ediyor. Sigorta sektörüne ilişkin veriler, tüm bu riskler karşısında bireysel ve kurumsal önlemlerin henüz yeterli düzeyde olmadığını ortaya koyuyor.

DASK Dışındaki Poliçeler Tercihe Bağlı

DASK Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS), deprem dolayısıyla mekânlarda oluşan maddi zararları karşılamayı hedefleyen bir güvence sistemidir. Türkiye’de sigorta şirketleri, acenteler ve bankalar iş birliğiyle yürütülen bu sigorta, ilgili yasa gereği tapuya kayıtlı tüm meskenler için mecburidir. Ancak heyelan, çığ, dolu, kuraklık, hortum, tsunami, yangın, sel ve fırtına gibi diğer afetler için sigorta poliçeleri bireysel tercihlere bağlı olarak yaptırılıyor.

Yirmi Üç Milyon Altı Yüz Bin Birim Güvencesiz

Türkiye genelinde bulunan yaklaşık 32 milyon konut ve iş yerinin yüzde 74’ünün herhangi bir sigorta poliçesi kapsamında olmaması, 23 milyon 600 bin birimin hâlâ güvencesiz olduğunu gösteriyor. Olası afetlerde meydana gelen hasarların mülk sahipleri tarafından karşılanmak zorunda kalınması ise hem bireysel hem toplumsal düzeyde ciddi mali sıkıntılara yol açıyor.

Peki, Toplumda Sigorta Bilinci Neden Düşük?

Toplumda sigorta bilincinin düşük olmasının çeşitli nedenleri bulunuyor. Geçmişte yaşanan bazı olumsuz vakalar, sigorta sektörüne yönelik “güvensizlik” algısını tetikliyor. Bazı sigorta şirketlerinin iflas etmesi veya faaliyetlerini sonlandırması da bu olumsuz algının yayılmasına neden oluyor. Ancak sektör temsilcileri, son yıllarda denetimlerin sıkılaştığını ve hizmet kalitesinin önemli ölçüde arttığını vurguluyor. Müşteri memnuniyeti ve şeffaflığı ön planda tutan bir anlayışla, sigorta sistemine duyulan güvenin daha da güçlendirilebileceği ifade ediliyor.

Artık Sigorta Yaptırmak Tercih Değil, İhtiyaçtır

Küresel iklim değişikliğiyle birlikte giderek sıklaşan tehditler, sigortayı bir tercih olmanın ötesine taşıyarak temel bir gereklilik hâline getiriyor. Son yıllarda, başta depremler olmak üzere çeşitli afetlerin ardından sigorta sektöründe belirli bir hareketlenme yaşansa da bu artış hâlen yeterli düzeyde değildir. Afet anlarında yalnızca kamu kaynaklarına dayanmak, ülke ekonomisi üzerindeki yükü ağırlaştırıyor. Hâlbuki özel sigorta bilincinin topluma yerleşmesi, hem zararların karşılanmasını kolaylaştırır hem de devletin üzerindeki mali yükü azaltır.

Diğer Haber Yazılarımız

Teklif Al